15 Temmuz 2014 Salı
Küçük Prens (Saklı Gezegenler) - Antoine de Saint-Exupéry
Çok olmadan kısa bir süre içerisinde bir dönüş yaptım sizlere. Başlıktan anlaşıldığı gibi farklı bir kitap değil, yine ele aldığımız konu Küçük Prens. Fakat değindiğimiz nokta farklı bu sefer. En son Küçük Prens gittiği gezegenlerde aradığı cevabı bulamamış ve hakikati yüreğinde bulduğunu, maneviyatın maddiyattan daha önemli olduğunun vurgusu yapmıştım. Fakat söylemeden edemeyeceğim Küçük Prens hakkında ilgisi olanlar ve araştıranlar bilirler ki Prens’in daha gitmediği sekiz gezegen daha bulunmaktadır. Daha önceden Onedio Editörü “diazepam” tarafından yayımlamış olan “Küçük Prens Kitabında Yer Almayan Başka 8 Gezegenin Hikâyesi” adlı yazı sayesinde de size geri kalan sekiz gezegendeki yönetici tipini de aktarmaya çalışacağım. Diazepam’a buradan da bir kez daha teşekkürlerimi iletiyor ve minnettarlığımı ona karşı sunuyorum.
Başta da belirttiğim gibi önümüzde daha sekiz gezegen daha var. Peki, neden bu gezegenler kitap içerisinde çıkarılması uygun görülmüştür? Acaba başta anlattığım gezegenlerdeki yönetici sınıfları ile benzerlik gösterdiği için mi Küçük Prens bu gezegenlere gitmemiştir? Bakalım ve hep birlikte Prens’in gitmediği gezegenlerdeki yönetici tipini inceleyelim.
Küçük Prens’in gitmediği ilk gezegendeki yönetici tipi “her şeyin en iyisini, en doğrusunu ben bilirim diyen yönetici tipidir. Bu küçücük gezegenin tam ortasında, hep güneş alan yerini kovalayarak etrafına bağıran, "siz kimsiniz be!" diyen biri yönetici yaşardı. Dışarıdan bakıldığında gayet düzgün giyimli, aklı başında biri gibi görünen bu kişi aslında her şeyi en iyi, en doğru bilen kişiydi. Çiçek nasıl yetiştirilir o bilirdi, koyunlar ne yer o bilirdi, koyunları bağlamamanın sakıncalı olduğunu ve nasıl bağlanmaları gerektiğini en iyi o bilirdi. Gezegeninde ne koyun, ne çiçek, ne ağaç, ne gölge vardı, her yer dümdüz, her yer betonla kaplanmıştı. Çünkü toprağın kirlilik olduğunu, yabanıl otların yetişmesine sebep olduğunu en iyi o bilirdi. Oysa beton öyle miydi? Beton kiri, pisliği örterdi, bir yıkardın tertemiz olurdu. Her şeyin en iyisini, doğrusunu bilen adamın gezegeni, küçük, çirkin be betondu ama ona göre en iyisi oydu, çünkü bu kararı o vermişti.
İkinci gezegen tek bir doğru olduğuna inanan yöneticinin gezegeniydi. Her şeyi en iyi ben bilirim gezegeninden, güneş yönünde biraz gidince karşına çıkan gezegende "tek bir doğru olduğuna inanan insan" kalıyordu. Ve bu tek doğru o insanın doğru kabul ettiği şeydi. Onun dışında ne kendi gezegeninde ne de diğer gezegenlerde başka bir doğrunun olması mümkün değildi. Tek bir doğru olduğu için bu adamın kafası rahattı, hiçbir şey düşünmek zorunda kalmıyor, hiçbir şeyi sorgulamıyor, sorulan sorulara hep aynı cevabı veriyordu... Hoş soru soracak kimse yoktu ama günün birinde birileri gelirse ne cevap vereceğini bugünden biliyordu. Çünkü doğru tekti ve onun bildiğiydi.
Üçüncü gezegen inanan varsa yalan söylemenin bir sakıncası olmadığını düşünen yöneticinin gezegeniydi. Karanlık bir gezegendi bu. Böylesine küçük bir gezegen nasıl oluyordu da böyle karanlık kalabiliyordu? Cevabı basitti çünkü Güneş ile arasında başka gezegenler vardı. Bu karanlık gezegende küçük boylu, kilolu, hafif kel, büyük ağızlı bir adam yaşıyordu. Bu adam bütün vaktini "koyunları bağladım", "çiçekleri suladım", "yaban otlarını ayıkladım", "gün batımını izledim", vs. diyerek geçiriyordu. Oysa küçük, karanlık gezegeninde kendinden başka ne bir insan, ne bir hayvan ne de bir bitki vardı. O halde neden bu yalanları söylüyordu? Çünkü bu insana göre "eğer bir yalana inanan varsa, o yalanı söylemekte bir sakınca yoktu" ve kendisi bu söylediklerine yürekten inanıyordu. Her gün çiçeğini suluyor, koyununu besliyor, otları temizliyordu. Bu söylediklerine kendisi inandığı sürece hiçbir sorun yoktu.
Diğer bir gezegen var olmanın sadece "güçle" mümkün olduğunu zanneden yöneticinin gezegeniydi. Ha kırıldı ha kırılacak bir gezegen görürsen, sakın durma çünkü üstündeki bir kişiyi bile zor taşıyan, her işini kaba kuvvetle halleden yöneticinin gezegeni o. Koyunu bağlayamadın mı? –Döveceksin. Çiçek naz mı yapıyor? –Kıracaksın, yapraklarını keseceksin. Güneş erken mi gidiyor? -Su dökeceksin. Yabancı otlar her gün baş mı kaldırıyor? Her gün ezeceksin. Ezmezsen, büyürler ve seni ezerler. Böyle diye diye ne kendi bir şeyden zevk alan, ne kimseye zevk veren, her işini vurup kırarak halletmeye alışmış adamın gezegeninin başına yıkılması sence ne kadar sürer?
Beşinci gezegen kek kişilik küçük gezegeninin en büyük gezegen olduğuna inanan adamın gezegeniydi. Evrende kaç gezegen var? Milyon? Milyar? Gözünün gördüğü 5-10 gezegene bakıp da kendi küçük gezegeninin bu gezegenlerin en büyüğü olduğuna inanan bir adam yaşardı buralarda. Gezegenini bu kadar büyük olması nedeni bu kadar önemliydi kimse bilmiyordu. Zira önemli olan gezegeninin ne kadar büyük olduğu değil, o gezegende senin neler yapabildiğindi. O adam bunu hiç anlamadı, sürekli olarak etrafındaki gezegenleri inceledi, notlar aldı ve her defasında en büyük gezegenin kendi gezegeni olduğuna hükmetti. Oysa o bunları yaparken koyunu açlıktan öldü, gezegenini yabanıl otlar sardı, kaç gün batımı kaçtı... Evet, en büyük gezegen senin, en mutsuzu da. Küçük Prens bu gezegene gelmemişti; ama diğer gezegenler gibi bu gezegende de mutsuzluk olduğunu fark etmişti.
Küçük Prens’in uğramadığı ve varlığını bildiği diğer bir gezegen ise kendisine sürekli yeni düşmanlar yaratıp onlarla savaşan adamın gezegeniydi. Gezegenler arasında top tüfek sesleri gelirse kulağına ve üzerinde kara dumanlar olan bir gezegene denk gelirsen, o kendine düşman yaratıp bütün gün onlarla savaşan adamın gezegenidir. Diğer gezegenler ile hiçbir işi olmayan, kendisine kendi gezegeninden sürekli yeni düşmanlar bulup onlarla gezegeni için savaşan bir adamdır bu. Öfkeli, sürekli mutsuz, kapkara biridir bu adam. Bir gün otlarla savaşır, bir gün gülle, bir gün koyunla... Çünkü hepsi onun gezegenini ondan çalmaya çalışan düşmanlar, hainlerdir. Oysa o gezegeni ona koyunlar vermişti...
Yedinci gezegen kraldan daha büyük bir unvan arayan kralın gezegeniydi. Şu ana kadar gezdikleri gezegenlerle ne çok benziyor demi gezmediği gezegenler. Mantıksız emirler vermeyen, kuşlara uçmasını, balıklara yüzmesini emreden kraldan başka, kraldan daha büyük bir unvan arayan, bulamadığı için her gününü üzgün geçiren bir kralın gezegeniydi bu gezegen. Bu kral tüm vaktini, enerjisini kraldan daha büyük yetkilere sahip, kraldan daha üstün bir unvan bulma yolunda harcardı. Gezegeninde krallık yapabileceği kimse yoktu; ama olsun onun için hiçbir sorun yoktu. Buradaki milyarlarca gezegende bir sürü kral olmalıydı ve o halde o bütün kralların da kralı olabilmek için başka bir şey olmalıydı. Tüm yetkiler onda, tüm gezegenlere ayaklarının altında olmalıydı. Bu kral, kraldan başka bir şey olmalıydı, ama ne? Kendini diğer insanlardan üstün görüp duran egoist, kendini beğenmiş ve otorite sahibi olmaya çalışan bir insan ne kadar mutlu olabilir? Peki, çalışanları ne kadar mutlu olur? İşte o zaman bu kral aradığı unvanı bulursa önemli olan bu sorular sorulmak zorunda kalınıyor. Umarız ki kendi dışında diğer insanları da mutsuz edecek bir şey bulmaz.
O hiç gitmediği son olan sekizinci gezegen ise bitki, hayvan, insan herkese eşit ve adaletli davrandığını iddia eden yöneticinin gezegeniydi. Ne var bunda demeyin. Herkese aynı mesafede davranılmaz. Yine küçük bir gezegende yaşayan gezegenler arasında en adaletli gezegen benimki! diye gerim gerim gerinen bir yönetici vardı. Gezegenini üzerinde yer alan taşa toprağa bile adil davranırdı bu adam ya da öyle olduğunu düşünürdü(!). Çünkü bitkisi olsun hayvanı olsun, taşı, toprağı olsun herkese kendi yediğinden, kendi içtiğinden verirdi. Ona göre adalet, eşitlik, herkesin kendisinin yediğini, içtiğini, kendisinin yaptığını yapmasıydı. Mesela Koyun ot yemeliydi; ama çiçek de ot yemeliydi. Bitkinin güneşe ihtiyacı vardı, o sebeple koyun da bitki gibi saatlerce güneşin altında kalmalıydı. Bu yöneticinin adalet anlayışı buydu. Farklılıkları görmez, farklı ihtiyaçları anlamazdı. Herkes onun mutlu olduğu şeylerden mutlu olmalı, herkes onun yaptıklarını yapmalıydı. Eğer bunu istemiyorsa koyun ve istemiyorsa çiçek, taş, toprak gitmeliydi bu gezegenden. Bu hakkı veriyor olması bile onun ne kadar adil olduğunun bir işareti değil miydi? Çiçek yürüyemez mi? O kadarını da o düşünsün artık canım demi?
Küçük Prens’in gitmediği; ama varlığını bildiğimiz sekiz gezegen böyleydi. Neden gitmediği de açık galiba. Diğer gitmiş olduğu gezegenlerdeki yönetici tipi ile bu sekiz gezegendeki yönetici tipi birbirlerine benzemektedir. Otoriter, bayağı, nitelci, elitist, egoist yönetici tipindeki aynı karakteristik özellikler Prens’in gitmemiş olduğu gezegenlerde de vardır. Yazar aynı şeyleri, farklı kelimelerle yazdığını fark etmiş olacak ki kitabı kısaltmaya başladığı zaman Prens’ini bu gezegenlere yollamamaya karar vermiştir.
Aynı zamanda değinmeden geçemeyeceğim kitabın biyografi olduğunun en büyük kanıtı kitap içerisinde anlatılan gezegenlerdir. Küçük Prens kitabın içinde hikâyesine çölde başlamakta ve diğer gezegenleri gezmeye, en sonunda kendi gezegenine gitmektedir. Bu olayın gerçekteki hikâyesine bakacak olursak da Saint-Exupéry uçağını sahra çölüne düşürmekte ve bir şekilde oradan kurtulmaktadır. Savaş pilotu olduğu için ülke ülke gezmekte ve sonunda ülkesine dönmektedir. Saint-Exupéry bulunmuş olduğu ülkelerdeki yönetici sınıflarını iyice benimsemiş, öğrenmiş ve bunu yazmış olduğu kendi kitabında kullanmaya karar vermiştir. Bu durum bir yazarın nasıl yaratıcı olduğunu ve yazmış olduğu kitabın ne denli bu kadar insanlar tarafından benimsendiğinin göstergesidir.
Yönetici tipleri hiçbir zaman değişmemiştir. Geçmişten günümüze kadar olan süreç içerisinde hep aynı olmuş ve olmaya da devam edecektir. Küçük Prens’in yetişkinlere hitap eden yönü de tam bu noktasıdır. Küçük Prens, Antoine de Saint-Exupéry’nin ta kendisidir ve ölümsüz kalabilmek ve bu yaşadıklarını bize ders niyetinde bırakabilmek için yazılarını bir çocuk kitabı formatında toplamış ve bizlere aktarmaktadır.
Bir kez daha Onedio Editörü “diazepam”e teşekkürlerimi iletiyorum.
Esenlikle kalın,
MS
Kaynak: http://onedio.com/haber/kucuk-prens-kitabinda-yer-almayan-baska-8-gezegenin-hikayesi-333828
Etiketler:
Antoine de Saint-Exupéry,
bayağı,
criticise,
diazepam,
Editör,
egoist,
eleştiri,
elitist lider,
erdem,
gezegenler,
inceleme,
Küçük Prens,
nitel,
Onedio,
otoriter,
ülkeler,
yönetici tipi,
yöneticilik
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder