Uzun bir aradan sonra tekrardan kitap incelemesi ile karşınıza çıktım. Bugün ele alıp size sunacağım kitap büyük küçük herkesin sevdiği bir kitap "Küçük Prens". Yazıma başlamadan önce siyasal düşünceler tarihi, siyaset sosyolojisi derslerinde bana yol göstermiş ve daha birçok dersimde de birlikte yürüyeceğimi düşündüğüm güzel insan Doç. Dr. Hasan Bahadır TÜRK'e teşekkürlerimi sunuyorum.
Saint-Exupéry'nin kaleme almış olduğu Küçük Prens, çoğu insan tarafından bir çocuk kitabı olarak zannedilmektedir. Yazar yaklaşık 1000 sayfada anlattığı hikâyelerin çok uzun olduğunun söylenmesi karşısında kitabı kısaltmaya başlamış ve ardından şu sözleri söylemiştir: "Yazıyı mükemmel yapan eklenecek bir şey kalmaması değil; yazıdan çıkarılacak bir şeyin kalmamasıdır." Küçük Prens içinde anlatılan hikâyelerin bir bölümü Saint-Exupéry'nin biyografisi olarak düşünülmektedir ve açık bir şekilde söylemeliyim ki buna canı gönülden inanıyorum. 250'den fazla dile çevrilen bu kitap metaforik bir yapıya sahip olup okuyan her farklı yaş kitlesi için farklı mesajlar barındırmaktadır. Yani demek istediğim 10 yaşındaki bir çocuğun alacağı mesaj ile 30 yaşındaki bir adamın alacağı mesaj tamamen farklıdır. Bu durum da Küçük Prens'i Küçük Prens yapan en önemli ve en değerli yapı taşıdır.
Bu kitabı ilk okuduğumda 9 yaşımdaydım. Aradan 11 yıl geçtikten sonra üniversitemde sınav sorum olacağı hiç aklıma gelmezdi. Gözüm açılmıştı, kitap değişmişti sanki. Sanki birisi kütüphanemdeki Küçük Prens'i almış ve içindeki yazıları değiştirip tekrar yerine koymuştu. Küçük Prens bir "LİDERLİK, YÖNETİCİLİK" kitabıdır. Sınav sorumda cevap farklı bir şey istendiği için o gün bu yazacaklarımı kaleme alamamıştım ya da ben hocamı tanımadığımdan düşük not alırım diye yazamamıştım. Fakat şimdi ki hissettiğim duyguları o an da hissetmiş olsaydım kötü not alsam bile içimden geldiği gibi düşündüklerimi kaleme alırdım. Olsun bir kez daha aynı kitaptan kendimi sorumlu tutuyorum ve kendime yeni bir soru yazıyorum. Kitabı okumuş olanlar az sonra yazacaklarımı okumadan isterlerse kendilerine biraz zaman ayırıp cevabı düşünebilirler.
Soru: “Küçük Prens kitabı ile toplum içerisindeki yöneticilik arasındaki bağ var mıdır? Varsa kitap içinden anekdotlarla açıklayınız.
Başta da belirttiğim gibi Küçük Prens yetişkin bir kişi için artık “Yöneticilik” el kitabı haline gelmiş ve alt-mesajlarla dolu bir form haline bürünmüştür. Olay örgüsü içerisinde Küçük Prens kendi küçük gezegeninde tek başına yaşayan bir insandır. Fakat bu yalnızlığı bir gün sona erer ve gezegeninde bir gül açar. Prens’in gülü büyür, gelişir ve kocaman olan, mis gibi kokan bir çiçek haline gelir ve Prens ona gözü gibi bakar; ama Prens’in kafasını kurcalayan tek bir soru vardır. Bu güle daha iyi bakabilmek, onu daha mutlu edebilmek için ne yapmalıyım? Prens, diğer gezegenleri ziyaret eder ve bu ziyaret sürecinden sonra farklı gezegenlerdeki farklı yönetici tipleri ile karşılaşır.
İlk gittiği gezegen kendisi gibi küçük bir gezegendir. Herkese kaba kuvvet ve zorla iş yaptıran, halkının mutlu olmadığı ve kralını sevmediği bir gezegendir bu ilk gezegen. Yönetici tipi mutlak otoriter yöneticidir. Prens, herkesin korkarak zorunluluktan iş yaptığı, kralının arkasından alay eden, itaat eder gibi yapıp aslında kralının arkasından dalga geçtikleri bir toplum ve yönetici tipi ile karşılaşmaktadır. Bu otoriter yönetici ve altındaki bakanlar öylesine eril tahakkümü benimsemişlerdir ki halkının arasına katılırken bile gülümsemeden, somurtarak ve mutsuz bir şekilde yürümektedirler. Çünkü eril tahakküm içerisinde erkek sürekli gülmez, sürekli neşeli olamaz, sürekli koşup dolaşamaz. Küçük Prens, gezegeni hiç sevmemiş ve ayrılırken “acaba çalışanların yöneticiden öğrenebileceği bir şey var mı?” diye düşünmüştür.
İkinci gezegen de Küçük Prens’i hayal kırıklığına uğratmaktadır. Çünkü Küçük Prens, gezegenin başında kendini beğenmiş, kendinin en güzel, en zengin, en yakışıklı, her şeyin en iyisine sahip olduğunu düşünen ve bunu halkına ispatlamaya çalışan bir yönetici sınıfı ile karşı karşıya gelmektedir. Bu yönetici tipi egoist, kendini beğenmiş yöneticidir. Çalışma toplantılarda sürekli kendi eğlencesini ve yaptıklarını anlatan bir yönetici yanındaki insanlar onun bu denli megalomanyak kişiliğine niye katlanırlar peki? Cevap basit, artı prim yapıp daha fazla ücret almak için. Yönetici yanındaki insanlar ne kadar çok yöneticisini över ve onun üstün olduğunu ona karşı söylerse o kadar çok maaş ve prim alırlar. Yöneticiden öğrenilecek hiçbir şey yok; ama yöneticiden alınacak para çok. Fakat bu durum nereye kadar böyle gider kimse bilemez? Küçük Prens bu gezegenden de ayrıldığında hoşnut olmamıştır.
Küçük Prens için sıra üçüncü gezegene gelmiştir. Tahmin ettiğiniz üzere Prens yine umutsuz bir şekilde yoluna devam etmektedir. Üçüncü gezegende ise karşısına sarhoş bir adam çıkmaktadır. Prens ile yaşadıkları diyaloglar sonrası sarhoş unutmak için, içtiğini unutmak için içtiğini söylemektedir. Bir insan neden sürekli ömrü boyu aynı şeyi yapar? Bu bir hastalık mıdır, yoksa kişilik midir? İkisi de olabilir saplantılı insanlar ömürleri boyu sürekli aynı şeyi yaparlar. Çünkü kendilerinin öyle mutlu ve rahat olacağını düşünürler; ama hiçbir zaman olamazlar. Anladığınız üzere üçüncü tip yönetici sınıfı saplantılı yöneticidir. Bu tipin hayatını sürdürme tarzı eskiden öğrendiklerini hiç değişime uğratmadan ve yeniliklere açık olmadan yıllar geçse uygulamaktadır. Adı üstünde saplantılı yönetici, hayatta bir şeylere kendini saplamış ve onun üzerinden, ona bağlı olarak hayatını geçirmeye çalışan bir insandır. Yaratıcı zekâları gelişmeyen, az olan ve tek düz, çeşitliliğe sahip olmadan hareket eden yönetici tipidir. Prens, yine hayal kırıklığına uğramıştır. Çünkü mutsuz ve yaşama sevincini yitirmiş bir insanın halkını mutlu etmesi söz konusu olabilir mi?
Sıra dördüncü gezegene gelmiştir. Prens, hiç yılmadan yoluna devam etmekte ve gülüne neyin daha iyi geleceğinin bulma çabası içinde her şeyi göze almıştır. Prens’in bu gezegende ise karşına bankacı çıkmıştır. Her şeyi sayıya vuran ve sayılabildiği sürece değerli olduğunu düşünen bir yönetici sınıfı ile karşı karşıya gelmiştir. Bu yönetici tipi sayısalcı veya diğer bir deyişle nitelikçi yöneticidir. Çalışanlarının önüne kaç tane dosya bıraktığı, mal varlığının ne kadar olduğu, kaç tane proje yapıldığı bu yönetici için önemlidir. Ama yüzlerce dosya içinde ele alınabilecek bir veya iki dosya varsa, mal varlığının sürekli yükselmesine rağmen hayatın pahalı olmasına aklı yetmiyorsa veya onca proje içinden bir tane bile prestij yaratacak bir olay yoksa nicelin önemi var mı? Bunun cevabını artık bu söylediklerimden sonra sizde verebilirsiniz. Cevap açık bir şekilde yok. Çalışanların sürekli bu tip yönetici için mal varlığını veya da mal mutluluğunu (mal varlığı, bu tip insanlar için mutluluktur.) arttırmak için çalışırken, yönetici emir verip kendi cebini ve cebini düşünmekten başka ne yapar? Kocaman bir hiç yapar. Bu tip yönetici de diğer üçü gibi kötüdür.
Sıra beşinci gezegene gelmiştir. Fenercinin gezegenidir bu gezegen. Okurken sadece ışık açıp kapatmak veya karanlıkta insanlara yol gösteren bir kişi mi acaba düşündüğünüz fenercinin gezegeni. Sabah ışıkları söndürdüğü, akşamları açtığı sürekli ayın emir komuta zinciri içerisinde hayatını geçiren bir karakterdir fenerci. Kitap her okunduğunda farklı anlamlar kazanan bölümlerden birisidir fenerci bölümü. Çünkü ilk seferlerinde insanlara yol gösteren biri olarak algılanan, daha felsefi düşünüldüğü zaman insanlara doğru yolu, aydınlığı gösteren ve en sonunda yönetici tipi olarak “bayağı yönetici” algılanan bir karakterden bahsediyorum. Felsefi olarak yanlış düşündüğümüz sebebi ise doğrunun insandan insana değişebileceği konusudur. Doğru kimin için doğru veya aydınlık kimin için aydınlık? Sonuç olarak fenercinin doğrusu insanları öldürmek ve gezegende tek başına yaşamak ise doğru diye yol gösterdikleri insanların da sonunu getirebilir. Yönetici tipine geri dönecek olursam beşinci gezegenin yöneticinin bayağı yönetici yani tapon yönetici olduğu gözlemlenmektedir. Bu tip yönetici sınıfı kendini hiç değiştirmeyen, gittikleri her yerde aynı duruş ve konuşma üslubu sergileyen. Dördüncü gezegendeki gibi yeniliğe açık olmayan ve kendi kafasındaki doğrularla ilerleyen bir yönetici tipidir. Bu tip insanlar zaten doğruları kendilerinin bildiğini düşündüğü için ve kendi içlerine kapanık oldukları için öğrenmeye ve bildiklerini öğretmeye kapalıdırlar. Peki, bu tip insanlar sizin hayatınızda var mı? Varsa size ne kadar yararları dokundu ya da hiç kendi menfaatleri dışında dokundu mu? Bu tipten de Prens ve tabi ki sizin için bir fayda gelmez.
Kitapta birçok gezegen olmasına rağmen Prens’in gittiği son gezegen Coğrafyacının gezegenidir. Her şeyin yerini bilen, önemli bulduğu her şeyi not alan bir yönetici tipini sembolize etmektedir. Bir akademisyen olan bu tip, sadece iyiyi, güzeli, değerliyi, önemliyi ve yararlı olanı not almaktadır. Tahmin ettiğiniz üzere toplum içindeki hangi zümre diğer sınıflardan kendinin farklı olduğunu düşünür ve onlardan üstün olduğu kanısına varır? Elit grup toplumdan her zaman bir üst basamakta yer aldığı düşünür. Coğrafyacının sembolize ettiği yönetici tip ise elitist yöneticidir. İyi-kötü, güzel-çirkin, değerli-değersiz, önemli-önemsiz, yararlı-yararsız, zengin-fakir gibi ayrımlar yapan bir insan yönetici olamaz. Çünkü bir toplumda yönetici olunacaksa toplum içerisinde yaşayan her birey o devletin bir ferdi olup herkese aynı hak ve eşitlik verilmek zorundadır. İnsanları A ve B diye ayırır ve ötekileştirirsek yönetmemiz daha da zorlaşır. Bir toplum içinde insanları en kolay yönetme şekli “insanların birbirlerinden farklı olmadıklarını ve onların aslında aynı olduklarını, bir olduklarını” inandığı zamandır. Çünkü hem kriz çıkma riski az olur hem de talepler halk tarafından aza indirgenmeye başlar.
Sonuç olarak Küçük Prens gittiği gezegenlerde aradığı cevabı bulamamıştır. Çünkü aslında cevap onun yüreğinde saklıdır. Kimseye muhtaç olmadan, her şeye sahip olan ve cesaret ateşi ile alevlenmiş bir yönetici tipidir Küçük Prens. Gül’ünü daha mutlu, daha iyi, daha güzel yapmanın çabası içinde gezegen gezegen hakikati, erdemi ve bilgi yoluna düşmüş insanın gezegenlerden eli boş döndüğü söylemek yanlış olacaktır. Çünkü o her gezegende tanıştığı yönetici tipi ile aslında ne olmaması gerektiğinin kanaatine varmıştır. Küçük Prens bir yönetici, gül ise onun çalışanları ve halkıdır. Küçük Prens, cevabı aklında değil yüreğinde bulmuştur. Çünkü Küçük Prens’in insanlara, halklara ve özellikle de liderlere vermiş olduğu alt mesaj gibi göz kördür, gönüllen görmek gerekir. Bu gönül, yürektir. Bu gönül, kalptir. Hayatta karar verirken sadece kendi mutluluğunuzu değil, etrafınızdaki insanların da mutluluğunu düşünün. Sadece kendi maddiyatınızı değil, diğer insanların da maddiyatını düşünün. Şu hayatta sadece kendinizi mutlu etmek için değil, yanınızdaki en yakınızı da mutlu etmeye çalışın, etrafınızdakileri de mutlu etmeye çalışın, halkınızı da mutlu etmeye çalışın. Ne zaman bunu başarırsanız ve Küçük Prens’in gezdiği gezegenlerdeki yöneticilerin düştüğü hatalara düşmezseniz o zaman gerçek bir lider olursunuz.
Esenlikle kalın,
MS
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder