29 Kasım 2014 Cumartesi
Harry Potter Deli Miydi? - Murathan Süer
Açıkçası belirtmek isterim ki bu yazıyı yazıp yazmamam konusunda epeyce bir düşündüm. Sonuç yine karşınızdayım. Harry Potter'ın deli olduğunu ve Hogwarts'ın deli hastanesi olduğu yazısını Harry Potter'a ilgisi olan herkes okumuştur. Kimileri için fikirler mantıklı gelmiş, kimileri palavralar bütününden öteye gidememiştir.
Yazıyı tekrardan sizlere sunmaya ihtiyaç bulmuyorum ki isteyen olursa internet üzerinden rahat bir şekilde ulaşım sağlayabiliyor. Şimdi yazıma başlamadan önce şunu açık bir şekilde belirtmeliyim ki herhangi bir romanda yazıya düşmüş her kelime artık roman ve okuyucu arasında bir oluştururken, aynı romanın beyazperdeye uyarlanmasını tutun her hangi bir olguyu beyazperdeye yansıtmak yönetmenin göstermek istediği durumu, yani yönetmen ve izleyici açısından bir bağlılık ortaya sunmaktadır. Bu yüzden demeliyim ki J.K Rowling'in okuyucusuna yansıtmak istediği olguların çoğu filmlerde saptırılmış ve izleyiciye farklı bir şekilde yansıtılmıştır. Bu durumun konumuzla alakası ne diye soranlar için şunu söylemeliyim ki hayranlıkla okuduğum Harry Potter serisinin beyazperdeki seri ile yakından bir alakası bulunmamaktadır. Yakından diyorum. Çünkü uzaktan karakterler aynı olarak tanımlanmış ve rol verilmiş olabilir. Sonuç olarak böyle bir savı savunacak olursak beyazperdede yansıtılandan çok romana odaklanmamız daha doğru olacaktır.
Başlayacak olursam böyle bir savı ilk okuduğum zaman mantıklı gelmişti; ama üzerinde düşündükçe bu savı ortaya atan kişinin bütünden çok belli başlı parçaları görmeye çalıştığını fark ettim. Yani basitleştirecek olursam şunu söyleyebilirim ki eğer herhangi bir bölümde 10 olay geçiyorsa, yazar kendi savını ispatlamak için 3 olayı göstermiştir. Diğer 7'sini okuyucuya sunmamasının tek nedeni kendi ortaya attığı savı çürütmesidir. Fakat ben burada olaya tamamen farklı bir boyuttan bakmaya çalışacağım. Harry'de var olan hastalığı ilk olarak psikolog arkadaşlarımla tartıştığım zaman bana D.I.D yani Dissiciactive Identity Disorder olabileceğini söylemişlerdi; ama tartışmanın devamında anlamıştık ki çoklu kişilik bozukluğu olan bir insanda karakter arası geçişte ana karakter hariç diğer karakterler hiçbir şey hatırlayamaz ki aradan 10 yıl geçen bir çoklu kişilik bozukluğu hastası yaşadığı hiçbir olayı hatırlamaması lazım; ama bana göre söylemeliyim ki Harry'de paranoyak-şizofreni başlangıcı ve romanın ilerleyen serilerde bu hastalığın ilerleme safhaları gözükmüştür.
Şunu söylemeliyim ki paranoyak-şizofreni olan hastalar kendi kafalarında yarattıkları imgeleri gerçekmiş gibi sanıp ona göre hareket etmektedirler. Bu harekete geçim sadece zihinde de olup bitebilir veya gerçek hayatta fiziksel olarak da bitebilir. Şunu söylemeliyim ki Harry, köşeye sıkıştığı zaman veya kendini suçlu hissettiği zaman hemen yeni bir karakter yaratmakta ve onu oyunun içine dahil etmektedir. Bu dipnotumdan sonra göze çarpan konuları ele alabilirim artık.
Kilit ana noktaları ele alıp anlatmaya çalışırsam sizleri sıkmadan amacıma biraz daha rahat ulaşabilirim diye düşünüyorum. İlk kilit nokta olarak Harry Potter'ın ailesinin Dursy'ler olduğu fikrinin mantıklı geldiğini sizlere sunmak isterim. Her ne kadar J.K bizlere gerçek ailesinin Potter'lar olduğunu sunsa da belki de gerçekten ailesi Dursy'lerdir. Şöyle düşünün şu an günümüzde o kadar çok çocuk var ki ailesi tarafından diğer kardeşiyle kıyaslanıp sürekli hor görülüp kötü muameleye maruz kalan ve psikolojik sorunları olan. Bu insanlar kendi aileleri yerine başka ailenin çocukları olmayı istemezler mi? Bu hayali bir ailede olabilir, aynı zamanda etrafınızda görmüş olduğunuz ideal, mutlu ve hep neşe içinde yaşamlarını sürdürebilen bir ailede olabilir. Harry Potter (Hiç değilse biz öyle biliyoruz.) veya Harry Dursy'in karşısında iki seçenek olabilir. Kendi ailesi tarafından sürekli psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalan bir insan, yaşamında görmüş olduğu bir aile olan Potter'ları arzulayabilmiş olabilir. Belki de Potter'lar öldü ve Harry'nin hayatından çıktı ya da Potter'lar bir daha Harrry'nin ulaşamayacağı uzak bir yere taşınmış olabilirler.
Bu yüzden Harry'nin aslında Dursy'lerin küçük oğlu olup sürekli şiddet görerek, merdiven altında yaşamaya zorlanarak delirmesi söz konusu olabilir. Belki de o yüzdendir ki Harry kendini, sanki üvey evlatmış gibi sanki dışarıdan başkası tarafından eve getirilmiş biri olarak hissedebilir.
Bir diğer atlanmaması nokta Kelid Aynası yani insanlara hayallerini gerçekmiş gibi gösteren ayna olduğunu söylemek zorundayım. Savı ortaya koyan kişi asıl hikayenin buradan sonra başladığını söylemesi mantıklı mı sizlere bırakıyorum; ama söylemem gerekir ki hangi biriniz umutlarınız veya hayallerinize ulaşamadıkça onları daha fazla hayal etmediniz. İnsan kendi gücünü arttırmak için bazen yaşadığı mutsuzluklardan da ders çıkarmak zorundadır. Sizden şunu hayal etmenizi istiyorum. Bir evde sürekli size kötü davranıp bağırıp çağıran bir aile düşünün ve sizi odanızda tek başınıza kendi hayal dünyanızla baş başa bırakmalarına neden olsunlar. Gerçek Dünya'da elde edemediğiniz mutlulukları, Hayal Dünya'nızda yaşamaya başlamaz mısınız? Harry'nin sürekli Kelid Aynası dediği eşya belki insanın yalnızken hayal edemeyeceği bile derinlere dalmasının bir imgesidir. Kim yalnız kaldığında hayallere dalmaz; iş yerinde, okulda, sokakta, bankta...? Ve şunu unutmamak gerekir ki roman serisinde açık bir şekilde belirtilmiştir ki Kelid Aynası karşısında hayallerinin gerçekmiş gibi yaşayan birinin yanına herhangi biri geldiği zaman aynada bütün yansımalar kaybolur. İkincisi dışarıdan gelen diğer birey aynanın karşısında oturan kişinin hayallerini göremez. Kim kendi dünyasında hayallere dalmışken birisinin yanına gelmesinden sonra gerçek hayata dönmedi ya da gelen kişi siz söylemeden sizin ne düşündüğünüzü anlayabildi? Yorum sizindir, benim düşüncem Kelid Aynası denilen imge herkeste var olup herkesin kendi kafasında yarattığı o ana kadar olmamış, olmayacak, olabilecek veya ileride bir ihtimal olan durumların gerçekmiş gibi hayal edip manevi olarak yaşanmasıdır.
Üçünçü bir nokta olarak Cedric Diggory, Tom Riddle'ın veya diğer bir form olan Voldemort'un aslında Harry olması gösterilebilir. Bu dediğimi iki farklı yoldan anlatmaya çalışacağım. İlk olarak Harry'nin negatif yönünü ele alarak sonradan zihinde yaratılmış karakterleri anlatacağım. Sizden ilk istediğim hayatta en çok sinirlendiğiniz şeyi hayal etmeniz. Zihinsel olarak çok sinirlendiğiniz zaman içinizde barındırdığınız kötü yanınız kendini dışa çıkarmaya çalışır. Bu durum neredeyse her insanda yaşanır. Peki bu kötü yanınızın açığa çıktığını ve yapılan her eylemden zevk aldığınızı düşünün. Ne hissederdiniz? Aynı şeyleri düşünen, aynı şeyleri gören, aynı anda hareket edip, aynı anda duyguları hisseden kişilersiniz. Kendi kafanızda yarattığınız insanla arkadaş olduğunu hayal edin. Biliyorum bu durum sıradan, normal (kime göre normal?) bir insan için zor da olsa, kendi iç dünyanızda her şeyi normal seyrinde hareket ettirirken birden bire kontrolden çıkan kendi başına buyruk hareket edip size ve yine sizin yarattığınız karakterlere zarar veren, kısacası sizin kontrolünüzden çıkan bir arkadaştan bahsetmeye çalışıyorum bu karakterler konusunda. Harry- Tom Riddle- Voldemort. üç form olarak karşımıza çıkan üç; ama aslında tek vücut karakteri. Sıradanlık - Yükselen Öfke - Durduralamaz Kötülük olarak düşünülünce birey içerisindeki duygular daha kolay ortaya çıkartılabiliyor. Suçu bir sonraki forma yıkmak daha kolay demi? Gerçek hayattan örnek vermek gerekirse mutlu bir şekilde hayatını geçiren veya mutluymuş gibi etrafa yansıtan bir çift bile cinnet geçirerek birbirlerini yaralayabilir ve hatta öldürebilir. Sorulduğu zaman neden yaptınız? Cevap kısa ve özdür "Kendimi kaybettim." Anlatmak istediğim bu Harry, kendi kafasında yarattığı formların kontrolünü kaybetti. Onlarla iletişim halinde olmasına rağmen onlara söz geçiremiyordu. Az önce verdiğim örnek sıradan bir insanda bile gerçekleşebilirken paranoyak-şizofreni hastası olan bir insanın kendi hayatı içerisinde yarattığı kötülük formlarından bahsetmek benim mi saçmalamam olur yoksa bu durumun gerçekliğini ortaya koymam mı olur? Karar sizin. Bu durumun tam ters versiyonu ise kötülük yerine iyilik formu olun Cedric'tir. Cedric'te aynı şekilde Harry'nin zihninde yaratılmış mükemmelliyet formudur. Cedric'in ortaya çıktığı gibi yok olmasının hızlı olmasının tek nedeni olarak şunu gösterebilirim ki hayatta ne iyiyse çabuk tükenir, ne nadirse çabuk yıpranır, ne kıymetliyse çabuk eskir. Gerçek hayatta değer verip iyi dediğiniz her şeyi ortadan kaldırmak kolaydır, tek bir çırpıda verilen bütün emekler, çalışmalar ortadan kaldırabilir; ama kötü lekeyi vücuttan atmak zordur ve zorluklarla mücadele etmek her zaman daha yorar insanı. Cedric, Harry'nin mükemmelliyet formu olarak gösterilmiş; ama paranoyak-şizofreni bir insan sahneyi kendisinden iyi biriyle paylaşmak istemediğinden yine zihninde yaratmış olduğu karakteri öldürmektedir.
Son olarak Harry'nin kendi hayal dünyasının akışına göre yarattığı veya sildiği karakter ve durumları sizlere sunmaya çalışacağım. Şu güne kadar herkes çocukluğundan yetişkinliğine kadar korkmasına sebep olacak yaratmış olduğu hayali yaratıklar veya kendisini kurtarmaya yetecek yaratılmış hayali karakterleri çevresindekileri sunmuştur. Bu yüzden demeye çalıştığım şey Harry Potter serisinde olmadık yerlerde ortaya çıkan ruh emiciler ve yasak ormandaki karakterler tamamen Harry'nin zihninde yaratmış olduğu korkutucu hayali ürünlerdir. Kendini kurtarmak için Mrs. Fig'in yaratılması da Harry'i kurtarmak için yaratılmış hayali karakterdir. Seride Dursy'e ruh emiciler saldırına kadar Mrs. Fig'in hiç adından bile söz edilmemesi ve Hogwarts mahkemesinde Harry'nin kendisini kurtarması için o anlık yarattığı Mrs. Fig'in sözlerinin dinlenmesi gerektiğinin ortaya koyulması Harry'nin aslında olaylara ve durumlara karşı anlık veya devamı gelecek şekilde karakter yarattığının göstergesidir.
Umarım ki Harry'nin hastalığını belirli kilit noktalarla anlatmayı başarabilmişimdir. Harry'nin Hogwarts'a getirilişi tedavisi için bir adım olarak gözükebileceği gibi bir başka yolla da hastalığının daha da ileriye gitmesine sebep olmuş olabilir. Kapanışı Hogwarts'ın müdürünün sözü ile bitireceğim.
"Tabi ki her şey kafanın içinde yaşanıyor, Harry..."
Son karar sizin...
MS
Etiketler:
Akıl Hastanesi,
Deli,
Dursy,
Eleştri,
Harry Potter,
Hastane,
Hogwarts,
J.K. Rowling,
Paranoyak-Şizofreni,
Roman.,
Sinema,
Tom Riddle,
Voldemort
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)